18 Aralık 2013 Çarşamba

Tolunoğlu Sanatı

TOLUNOĞLU SANATI

Abbasî halifeleri zamanında, Mısır’da ilk bağımsız Türk İslâm Devleti Oğuz Türklerinden Tolunoğlu Ahmed tarafından kurulmuştur. Halifelik merkezi Samarra’da bulunan Buhara’dan gelen babası Tolun, Halife Mutasım zamanında (833-842) cesareti ve bilgisi ile tanınmış bir şahsiyetti. Aynı derecede cesur ve kültürlü olan oğlu Ahmed iyi tahsil ve terbiye görmüş, kültürlü bir şahsiyet olarak, öteden beri Türk kumandanların emrine verilen Mısır ülkesine 868 yılında vali olarak gönderilince, Mısır tarihinde parlak bir devir açılmış oldu.

Daha ilk yıllarda Bağdat’a vergi ödemeyi durdurmuş, Mısır maliyesinde ıslahat yaparak halka refah sağlamıştır. Mısır tarihi boyunca en parlak ve refahlı devrini onun zamanında yaşamıştır. Kısa zamanda bütün Mısır’ı kalkındırdı. Fustat yeniden canlandı, bunun yanında kışla ve saraylar mahallesi olarak el-Katayî gelişti. Burada, kendisine muhteşem bir saray, polo sahası ve bir Darü’l-İmâre yaptırdı.
Sarayın dokuz kapısından biri olan Babü’l-Salat, üç geniş cadde ile, 600 m. ilerideki İbn Tolun Camii’ne bağlanıyor, kendisi ortadan, maiyeti iki yan caddeden atlarla camiye gidiyordu. Ayrıca bir hastane ve bugün hâlâ duran bir su kemeri yaptırmıştır.Tolunoğlu Ahmed’in on beş yıl içinde yaptırdığı eserler ve gerçekleştirdiği gelişmeler hayret vericidir.
Mimari tarihinde yer alan İbn Tolun Camii, muhteşem bir saray, bir şifahane, su kemeri gibi eserler meydana geldi. Deltanın yukarı Mısır’ın diğer şehirlerinde de imar faaliyetleri gelişti.
Üç yılda tamamlanan (876-879) İbn Tolun Camii’ni (122×140 m.), Samarra Mutevekkiliye Camii’nin basit bir benzeri olarak görmek doğru olmaz. Samarra’da ve Tolunoğlu’nun asıl memleketi Buhara’daki gibi tuğladan yapılan camide, kemerlerin dış ve iç yüzü, duvarların üst kenarı, çok sert beyaz bir ştukla, 60 kadar değişik örnek halinde süslemelerle kaplanmıştır.


Samarra üslubuna benzer süslemeler de görülür. Ağaç kirişler üzerinde iki kilometreyi bulan, dünyanın en uzun kûfî kitâbesi bulunmaktadır. Asıl cami duvarlarının dışında 40.50 m. yüksekliğinde minare, Creswell’in araştırmalarına göre, yerden başlayan tuğladan spiral biçiminde, Samarra’daki Malviye’nin benzeri olarak yapılmıştı. Herhalde, 1296′da Memlûk Sultanı Lâcin’in tamirinde, alt yarısı kalker taşından kare bir kule ile çevrilmiştir.


İbn Tolun Camii büyüklüğü, mimari asaleti, plânının sadeliği ile 37 yıl süren büyük bir devrin hatırası olarak yaşamakta ve şehir tablosunu kuvvetle canlandırmaktadır.
İslâm’da yapım tarihi bakımından beşinci hastaneyi kuran Türk general, vezir ve halife Mütevekkil’in yakın dostu Feth İbn Hakan’ın (ö. 861) damadı olan Tolunoğlu Ahmed 872 veya 874′te altıncı hastaneyi kurdu. Büyük mimarî âbide olan cami yanında yer alan bu hastanede kadın ve erkek hastalar için ayrı ayrı hamam, ücretsiz tedavi, ilaç, yatak, yemek ayrıca deliler koğuşu, acil servis, ilk yardım ve elbise teslim yeri gibi tesisler vardı.
Hastalara özel kıyafetler verilirdi. Fakat hastanede çalışan hekimler hakkında çok azbilgi vardır. Tolunoğlu Ahmed hastaneden önce bir de dispanser yaptırmıştı. Burada her Cuma günü bir hekim hazır bulunuyordu. Burada amaç, tıbbi yardımı acil servis veya ilk yardım merkezine benzer bir biçimde yaygınlaştırmaktı.



Schneider’in araştırmalarına göre Mısır’da Tolunlu atölyelerinde Samarra ve Bağdat örneklerine göre polikrom perdahlı keramik yapılıyordu. Daha sonra gelen Akşidler Devri’nde sadece monokrom perdahlı keramik yapılmış Samarra’nın polikrom perdahlı keramikleri bir daha yapılamamıştır. Keramik merkezleri, yukarı Mısır’da Behnasa ve Aşmuneyn olarak görülmektedir. Mimari yanında, keramik gibi diğer sanatlarda da parlak bir gelişme olduğuna şüphe yoktur.
Musiki sever, edip ve Türkçe şiirleri olan Ahmed’in 884′te ani ölümüne kadar bir altın devir yaşamış yerine geçen oğlu Humaraveyh zamanında bu gelişme devam etmiştir. Yeni hükümdar sanata ihtirasla bağlı, aynı zamanda lükse de çok düşkündü. Onun güzel kızı Katr’ün-Nedâ’nin halife ile evlenmesi tarihlerde destan haline gelmiştir. Fakat kendisinden sonra gelen oğul ve kardeşleri bağımsızlıklarını koruyamadılar. Ve Mısır, Halife El-Muktefi tarafından ele geçirilerek (905) vâliler idaresine verildi.


6 Kasım 2013 Çarşamba

ÇİN YUAN DÖNEMİ SERAMİKLERİ

Bugün de dünyanın en önemli seramik üretim
merkezlerinden biri olan Çin, tarih boyunca çok
güçlü bir seramik geleneğine sahip olmuştur. Birçok
seramik üretim tekniğini keşfedip geliştiren ve
kusursuz eserler yaratan Çinli ustalar, bu geleneği
yüzyıllar boyunca yaşatarak kendine özgü bir
seramik kültürü yaratmışlardır.
Çin’deki ilk seramik üretimi Neolitik Çağ’-
da M.Ö. 6000’li yıllara kadar uzanmaktadır. Daha
sonraki dönemlerde tarihsel gelişim sürecine bağlı
olarak seramik üretim tekniklerinde bir takım
gelişmeler yaşanmış, yeni şekillendirme, pişirim ve
sırlama teknikleri keşfedilerek hayata geçirilmiştir.
Çin kültüründeki ölü gömme ritüellerine bağlı
olarak seramik eşya kullanımı yaygınlaşmış ve
ülkenin birçok bölgesinde seramik üretim merkezleri
oluşmuştur.
Çin seramik sanatının gelişimine kronolojik
bir açıdan bakan bu çalışmanın amacı, dünya
seramik sanatında çok özel bir konuma sahip olan
Çin seramiklerinin oluşumundaki temel evreleri saptamak
ve bu konuda genel bir çerçeve çizmektir.

SONG (M.S. 960 – 1279) VE YUAN (M.S. 1279- 1368) DÖNEMLERİ

Song seramikçiliği Tang Dönemi’ne göre
çok daha çeşitli ve ince bir üsluba sahiptir. Bu
dönemde eğitimli sınıf bu sanata büyük bir değer
vermiş ve seramik endüstrisi daha öncesinde
olmadığı kadar himaye edilmiştir. Geçen yüzyıllarda,
felsefe, edebiyat ve sanat hareketlerinde bir yükselişe
sebep olan tinsel ve entelektüel heyecan,
sarayın kendisine de yayılmıştır. Fakat aynı zamanda
Song Dönemi, ciddi politik zayıflığın yaşandığı
bir dönem olmuştur. 1127’de kuzeyden gelen Chin

Tatarları başkent Kaifeng’i ele geçirir ve İmparatorHui Tsung’u esir alırlar. Bundan sonra küçülerek
güneyde hüküm süren “Güney Song” İmparatorluğu
Hangzhou’daki Saray’dan yönetilmeye başlamıştır.
Güneyin çömlekçilik merkezi olan bu kent, kültürel
hayatın gelmesiyle birlikte gelişmeye başlamıştır.
Song Dönemi seramikleri mükemmelliğini, kendinden
önceki dönemde gerçekleşen stoneware
tekniklerindeki büyük gelişimlere (sıcaklığının ve
atmosferinin düzenlenmesi) borçludur. Nitekim
Tang döneminde seramikçiler, örneğin, demir
bileşiklerinin sır içinde oksidan ortamda sarı, kahverengi
ya da siyah renk verirken; indirgen ortamda
yeşil ya da mavimsi renk tonları verebileceğini
biliyorlardı. Song döneminde bu gibi özellikler daha
sistematik bir şekilde araştırılmıştır. Ayrıca yoğunluk
ve viskozite gibi diğer etkenler ince ince hesaplanarak
etkileri test edilmiştir. Bu dönemde
gökyüzü, su, rüzgârda savrulan yapraklar gibi doğa
etkilerini taklit etmek için sınırlanmış tek renk efektler
tercih edilmiştir. Aynı zamanda Tang döneminin
metal sanatı orijinli formları yumuşatılıp, yeni akıcı
hatların elde edilmesi için ince bir değişikliğe
gidilmiştir. Bu yeni plastik anlayış, hatların daha
yuvarlaklaşmasını gerektirmiş; ağız kenarları yaprak
yaprak ayrılarak birçok kap formunda açık şekilde
çiçeğe benzer bir şıklık elde edilmiştir.
“Güney Song” Dönemi’nin en eski başlıca
işleri Hebei bölgesinde Dingzhou şehrinde üretilmiş
olan ve “Ding ware” diye adlandırılan porselenlerdir(
Resim 8). Bu porselenler pürüzsüz, fildişi
renginde sırlarla kaplanmışlardır. Bu özellikleriyle
Tang Dönemi beyaz porselenlerinden bariz bir şekilde
ayrılırlar. Düz ve sade sırlanmış olan “Siyah
Ding” ve “Kırmızı (kırmızımsı kahverengi) Ding”
porselenleri bu dönemin nadir bulunan işleridir.
Yalın formlarıyla dikkat çeken Ding porselenleri en
çok günlük hayatta kullanılsa da süsleme olarak
eklenen lotus, şakayık bitkisi, ejderha ya da balık
gibi çok bilinen Song motiflerinin itina ile işlenmesi
sonucu değerleri daha da yükselmiştir.
Bu gibi oyma ve kazıma dekorlarının
güneyin gri–yeşil Yueh seladonlarından bir miras
olduğu bilinir. Ayrıca bu işler, “Kuzey Seladonları”
diye adlandırılan türün diğer Song Dönemi işleri
arasında yükselmesine dayanak oluşturur. Lüsterli
ve yağ yeşili renklerinde sırla kaplanan pekişmiş gri
bünye, bilindiği üzere Song seramiklerinin
genelinde tipik olmayan “porselenimsi stoneware”
diye sınıflandırılmıştır. Akıcı çizgileri ve mükemmel
bir orantıya sahip biçimiyle tasvir edilen Kuzey
Song vazosunda şakayık çiçeğinin ritmik
süslemeleri, çubuklarla biçimlendirilmiş olup meyilli
iniş çıkışlar sırlama yapılmadan önce gerçekleştirilmiştir.
Kuzey Seladonları’nın üretildiği
başlıca merkezler Shaanxi’deki Yaozhou ve Orta
Hunan’da Lin-ju bölgeleridir.
Kuzey fırınlarının diğer ünlü seramikleri,
soluk ay ışığından lavanta rengine, hatta mor tonlarına
kadar: mavi renkli sırların geniş renk paletine
sahip olan Chun seramikleridir. Oldukça kalın uygulanan
bu sırlarda genellikle kabın dip kısımlarında
akma efektleri görülür. Bu sırlara pişirim öncesinde
bakır oksidin sıçratılmasıyla, mor ve crimson kırmızısının
müthiş canlılığı kazandırılmıştır.
Kuzey Çin’de hanedanlık boyunca üretilen
tabaklar, kaseler, kavanozlar, üç ayaklı buhurdanlıklar
bu renkli stilin en yaygın formlarıdır.
XII. yy.ın başlarında sarayın emriyle
yapılan ve üretimi sadece 20 yıl kadar devam eden
Ju seramikleri, Song Dönemi seramiklerinin en
nadiri ve diğerlerinin arasında en titiz çalışılan
örnekleridir. Yağmurdan sonraki gökyüzünden esinlenen,
olağanüstü güzellikteki Kuzey Seladonları,
devetüyü rengindeki bünyesi ve oldukça yalın, açık
mavimsi yeşil sırları, özellikle belirginleştirilmiş
buz kırığı etkisindeki krakle yüzeyleriyle diğer
stillerden ayrılır. Demir oksidin pişirim
sürecinde değişik reaksiyonlara girdiği diğer bir
seramik tipi Jian işleri olarak anılan “oil spot” (yağ
lekesi) sırlı seramiklerdir. Koyu renk sırın
yüzeyinde görülen efektler su yüzeyinde toplanmış
parlak yağ lekelerini andırır. Küçük, metalik gümüş
grisi lekeler nadir bir görünüm oluşmasını sağlar.İncelikle dekorlanmış Cizhou işleri, isimlerini
Hunan-Hebei hattındaki gelenekten alır. Bu
işlerde sgrafitto desenlerin yapılabilmesi için grimsi
stoneware bünye, genellikle uygun beyaz ya da
kahverengi bir astarla astarlanmıştır. İnsan
figürünün nadiren yer aldığı bu işlerde bitki ve hayvan
desenleri, değişik bordür ya da zeminlerde
işlenmiştir.
Kuzey Song hanedanlığının en asil ve
karakteristik ürünleri seladonlardır. Bu ürünlerin
arasından özellikle Zhejiang şehrinde Longquan
fırınlarında üretilen seladonlar, Çin seramikleri
hayranları için her zaman bir ayrıcalık taşır. Song
dönemi, Longquan seladonları bünye olarak porselen
karakterine yaklaşır, fakat onu büyük bir üne
kavuşturan şey lüsterli ve pürüzsüz yüzeyi ile parlak,
açık mavimsi yeşil sırların derinliğidir.
Kuzeyde yapılan Ju işlerinden etkiler taşıyan
“resmi” Kuan seramikleri de Hangzhou’daki saray
için üretilmişlerdir. Koyu gri renkli bünye, kül
renginden lavanta rengine gri ya da yeşil renkteki
seladon sırlarıyla kaplanmıştır. Bu işlerin ayırt edici
özelliği soğuma sırasında sır yüzeyinde oluşan çatlakların
bilinçli olarak arttırılmasıdır. Hangzhou’ya
çok yakın olan Jiangxi eyaletinin Ching–tê–Chen
(Jingdezhen) bölgesinde yapılan Ch’ing – pai işleri,
saf beyaz porselenin donuk mavimsi yeşil renklerde
sırlanması sonucu kusursuz bir hünerle çok zarif ve
yarı transparan olarak şekillendirilmişlerdir.XIII. yy.ın ortalarında Moğolların Çin
İmparatorluğuna yeniden saldırması sonucu Song
kültürü aşırı derecede etkilenmiş ve seramik sanatında
büyük bir düşüş kendini göstermiştir. Bu
dönemde Fujian ve Guangdong gibi kıyı
şehirlerinden çok fazla kaliteli olmayan, kozmetik
kapları, kutular, kahverengi sırlı büyük saklama
kapları gibi çok sayıda seladon ve Ch’ing – pai eşya
Güneydoğu Asya’ya ve Japonya’ya ihraç
edilmiştir.
Kubilay Han’ın hükümdar olduğu Yuan
Hanedanlığı boyunca (1279 – 1368), Hindistan ve
Yakın Doğu için üretilen seladonlar daha çok; geniş
tabaklar, şarap kapları gibi formlara sahiptiler.
Osmanlı sultanlarının İran seferlerinden dönerken
yanlarında getirdikleri ve bugün Topkapı Sarayı’nda
çok geniş bir koleksiyonda toplanan bu eserler bu
dönem işlerine örnek oluşturur. Bu işler daha önceki
işlere göre daha ağır üretilmiş olup, kalıpla veya
kazıyarak yapılan dekorlar ilgi çekmektedir. Benzer
kaba zevk, o dönemde üretilen Ch’ing-pai işlerinde
de görülür. Rölyef süslemelerin kalıplanarak kullanıldığı
Shufu işleri Ch’ing-pai’nin diğer gelişim
örnekleridir. Yumurta kabuğu beyazı (sırda çok
hafif bir uçuk mavi ton hissedilir) porselenler diğer
işlerden çatlaksız sırlarıyla ayrılırlar. Bununla birlikte,
Yuan döneminin sonraki dönemlere öncülük eden
en önemli başarısı, XIV. yy.ın ortalarından önce,
kobalt oksidin sır altı dekorlarında kullanılmasıdır.







24 Ekim 2013 Perşembe

MEZOPOTAMYA UYGARLIĞI
Mezopotamya, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden Güneydoğu Anadolu Bölgesi Türkiye'nin 7 coğrafi bölgesinden en küçük olanı.Irak ve Suriye'nin kuzeyinde, Doğu Anadolu Bölgesi'nin güneyinde, Akdeniz Bölgesi'nin doğusunda ve İran'ın batısında yer alır.
Basra Körfezine kadar uzanan Fırat Nehri ve Dicle Nehri arasında kalan bölgenin ilk çağdaki adıdır. Bu bölge; Göç yollarının üzerinde olması, Topraklarının verimli olması, İkliminin elverişli olması, Irmaklarından sulamada yararlanılması gibi nedenlerle tarihsel dönemlerin başından itibaren bir çok uygarlıklara sahne olmuştur.
Bölge taş bakımından fakir olduğundan günümüze az sayıda eser vermiştir.Ama yazı geliştiği için edebi eserlerde gelişmişti.Bunların başında destanlar vardı.En tanınmış eserleri “Gılgamış Destanı, Tufan Hikayesi ve Yaradılış Manzumesi”dir. Mezopotamyalı tüccarlar “Kral Yolu” denilen yolu genişletmişlerdi. Halk;hürler,korunanlar ve köleler olarak üçe ayrılırdı.
Hürler: Bütün haklara sahip kimselerden oluşuyordu.Bunlar rahipler,asiller,memurlar,askerler ve tüccarlardı. Korunanlar: Hür olan insanların haklarının ancak bir kısmına sahip insanlardı., Köleler: Hiçbir hakkı olmayan insanlardı ve bu kişiler eşya gibi alınır satılırdı.
Mezopotamyalılar tanrıları için ziggurat denilen çok katlı tapınaklar yapmışlardır.Mezopotamya’da ekonominin temelini tarım teşkil ediyordu.Ayrıca hayvancılık ve balıkçılıkta gelişmişti.Tarımda toprak tanrının malı sayılıyordu ve ürünün büyük bir kısmı mabetlere veriliyordu.Ayrıca ekonominin gelişmesinde ticaret de büyük rol oynamıştır.Suriye ve Anadolu’dan kereste ve maden,Hindistan’dan ise fildişi getiriliyordu.Bütün ticari faaliyetler takas esasına dayanıyordu.Daha sonra para olarak gümüş külçeler kullanılmıştır.Ölçü birimleri de sistemleştirilmiştir.
ANADOLU UYGARLIKLARI
Anadolu, iklimi, jeopolitik konumu tarım, hayvancılık ve ticarete elverişli oluşu, gôç yolları üzerinde bulunması nedeniyle ilkçağda ônemli bir konuma sahiptir .Çeşitli uygarlıkların kurulduğu bir bölgedir.    Anadolu'da Tarih öncesinde de önemli yerleşim birimleri kurulmuştur . Antalya yakınlarında Karain, Bel dibi ve Belbaşı mağaraları, Antakya'daki Mağaracık yontma taş devrine uzanan en eski yerleşme yerleridir . Cilalı taş devrinde ise Çatal höyük, Hacılar, Beyce sultan yerleşim merkezleridir. Maden devrinde ise Truva, Alişar ve Alacahöyük önemli merkezlerdir . 
-Ticaret ve göç yolları üzerinde olması
-Verimli topraklara sahip olması
-İklim koşulları
-Coğrafi konumu gibi nedenlerle değişik kavimlerin istila ettikleri ve yerleştikleri bir bölge olmuştur. Yontma Taş Devri'ne ait Antalya Karain Mağarası, Cilalı Taş Devri'ne ait Konya Çatalhöyük, Maden Devri'ne ait Çanakkale Truva, Konya Karahöyük, Yozgat Alişar ve Çorum Alacahöyük önemli yerleşim merkezleridir.